بسم الله الرحمن الرحيم الحمد لله رب العلمين و الصلاة والسلام على سيد المرسلين اما بعد:
/ شعبان / 1435 / بورصه3
Esin İlhâmî’yi yolcu etmiş idi tez dönesin diyerek. Sohbete ara verilmişdi. Dinleyenler seyredenler usanmasın diye kısa kesilmişti.
İdrâk teşekkül ederken, Esin veya İlhâmî arz-ı endâm etmezlerse ölü doğum husule gelir.
Esin, İlhâmî ikilisi ya da teklisi kimi temsilen gelmişlerse idrâk bu minvalde teşekkül edecektir.
– Demli çay baş döndürüyor be muharrir; su eklesen de içilebilir bir kıvama getirsen ya yazıyı.
Asır diye biri var ve Esin Hanım Asrı temsilen konduysa omzumuza, idrâkin çağdışı olması beklenemez.
Asrın kızıl elma olduğu- güneş eksik olmayan veya gözün görmediği bu ülke nasıl kabullenilirse- eşyaya, etrafa o gözle bakılacak ve adlandırma, anlama, mana verme bu cihetle oluşturulacaktır.
Tayyâre, şimendifer. buharlı gemiler, makinalar, gözleme âlâtı ve telgiraf, telefon gibi iletişim ve ulaşım vasıtaları, savaş âlâtı, demir gaşuk gibi gündelik kullanıma girmiş edavât asrın kendisi kabul edilmiş ve idrâkin selameti buralarda aranmıştır bazı eşhas tarafından.
Delik demir çıktı mertlik bozuldu, eğri kılınç kında paslanmalıdır. At binenin kılınç kuşananın idi. İnsan taşımayan tayyâreler hedefleri bombalıyor şimdilerde.
Bunlarsız hayatın, geri olduğu, ilkel olduğu ezberletildi yıllarca derslerde.
Üstad Pakdil ; ” gerçek değil düzme bir dünyaydı, okuduğum bütün okullarda, önüme konulan” derken bu idrâk ile teşekkül etmiş bir vaziyeti tasvire çalışıyordu, Allahü a’lem.
İlhâmî Bey, simokin giymiş ve yanımıza oturmuş ise tavşanın suyunun suyu veya tavşanı uzaktan görmüş su ile iktifâ edeceğimizi bilmekliğimiz elzemdir. Asrın kendisini Mark, Darwin gibi üstadlardan değil, hakikâti tahrif etmiş bir müstağrib elinden tahsil etmek zarureti hasıl olmuşdur.Hakikâtin üstadların zihninde aldığı şekil ise apayrı bir bahsin mevzuudur. Garbın hakikât tasvirlerinin durumu nedir? İnsanın elinden tutacak bir vechesi var mıdır? İnsan diye diye insanlığın intihasının gazelleri mi okunur garb bahçelerinde?
Esin Hanım gelirken “tekbir giyim” defilesine uğramış ise muharririn kullanacağı kelimât, İlhâmî’nin sarıklı teşerüffünde sıralanacak sözcükler ile aynı mı olacaktır?
Baktığımız pencere, seyre koyulduğumuz manzaranın tasvirini de belirleyecektir. Penceremizin yönü nereye dönük ise hakikâtin o tarafını seyredecek ve tasvir edeceğiz demektir.
Asrın idrâki denilen vaziyetin aslı ( asıl olanı, vahyi) nasıl tesiri altında bırakacağı bir muammadır. Kur’ân’dan ilhâm alınacak ve fakat asrın idrâki İslâmı söyleyecek. Kur’ân’dan ilhâm alındığında asrın idrâki nasıl şekillenecektir?
İlhâmî Kur’ân kisvesine büründüğünde asrın müdrikleri konuk edecekler midir? Görenle amanın eşit olmadığını, gölge ile güneşli alanın bir olmadığını; müsâvatın eşit ağırlıklar olmadığını kabule yanaşacaklar mıdır?
Müdriklerin ismen müslim olmaları vaziyetin farklı olmasını temin eder mi? Asrın idrâki diye bir süzgeçten geçen Kurânî hüzmeler, İslâm adını almaya hak kazanırlar mı? Hangi nâkısa veya iftikâr bizi asrın idrâki süzgecine mecbur etmişdir? Garbın üstadlarına mühürletmediğimiz evrâk geçersiz mi sayılacaktır? Garbın üstadlarının zihni yapısına bürünmüş ezhan Kurânî hüzmeleri ne kadar katışıksız ekrana yansıtabilirler?
– Bıraksana garbın tasvir yolunu.
Bıraksam garb beni nasıl adlandıracakdır? Nasıl adlandırdığı derdimiz olmalı mıdır? Kurân kisveli İlhâmî mi öncelenmelidir; garbın tasvir usulü mü?
Yarab dinime mukayyed ol, hidayete erdirib yalnız bırakma beni; zayıfım kayıverir ayağım, kaynayıverir gönlüm. Bedeli ne olursa olsun muhabbetini hakeden kullarının izini sürdür bana. Muhabbet-i Muhammedi SAV kazı gönlüme. Tek İlhâm kaynağım muhabbetin olsun. Yadellerde yapayalnız bırakma beni! Âmin.